Therapia Garden Psikoloji


  Telefon : 0 (538) 310 72 72

Annelikten sevdiğim adama doğru…

 

Anne bebeğini arzulamaya başladığından itibaren; bebeği tasarlamaya, onu mutlu etme arzusuyla, özel bir bağ kurmaya girişmektedir. Bu arzuyu doğuran en başat fiğürler anne adayının babası ve sevdiği adamdır. Babasıyla kurduğu ya da kuramadığı ilişkiden yola çıkarak sevdiği adamla oluşan güçlü bağ ve güven ilişkisi sayesinde annelik arzusu gerçeğe dönüşür. Sevdiği adamla Anneliğe adım atan kadın, eşinin de vermiş olduğu güven sayesinde, bedeninde hissetmeye başladığı bebekle anlamlı bağ kurar. Zamanla kendini belli eden bebek, yer değiştirmesi ve hareketleriyle annenin daha güçlü bağlarını birlikte getirir. Doğumdan sonra; konumu, işi, yaşantıları nasıl olursa olsun, ‘bebeğin annesi’ olarak tanımlanacak bir ruh hailiyetine bürünen anne, en önemli meşguliyetini kazanmış olur.

 

Yaşamının ilk yılından itibaren, anne ve bebek arasındaki kurulan etkileşimler ruhsallığın biçimlenmesinde, kişinin kendine özgü iç dünyasının oluşmasında çok önemli bir yere sahiptir. Bu süreç yaşamanın her dönüm noktasını etkileyecek düzeydedir ve ilk bağlanma figürü olan Anne, diğer bütün figürlerle (Örneğin arkadaşla, öğretmenle, eşle…) kurulan ilişki de ilk örnektir.

 

Anne – çocuk ilişkisinin yansımaları; çocuğun dış dünya ile kuracağı teması, ilişkileri, yaşam enerjisini etkiler. Bu yüzdendir ki annenin kendi iç dünyasına ve anneliğe bakışını ki sevdiği adam bu durumu olumlu ya da olumsuz hale bürüyebilir, çocuğuna karşı geliştirdiği tutumu ve çocuğun ‘ben’ini (benlik algısını, kişilik gelişimini) etkiler.

 

Yukarıdaki paragraflardan hareketle annenin yetiştirdiği ‘baba adaylarının’ sevdiği kadına ne sunarsa baba olabileceğini, aslında annenin çocuğuna yüklediği anlamdan geçecek şekilde oluşturduğunu aklımızda tutalım. Seven kadın karşısındakinin iyi bir baba olacağını, eğer ki çocuğu olursa, ona yani baba adayına emanet edip edemeyeceği sorusuna verdiği cevapta arar.

 

Kadın olarak sevildiğini hissedebilen Anne adayı, anne olduktan sonra da hem anneliğinin hem de eş rolünün eş değerli bir şekilde sevilmesini bekler. Bu çift değerlilik her anne adayının yaşamak istediği bir durumdur. Keza sevdiği adamın geleceğe ait düşüncelerini anne adayı dinlerken aile üçgenine (anne – baba – çocuk) ait geri bildirimlerini daha bir dikkatle dinler. Sevdiği adama güvenirse, var olduğunu hissedecek geri bildirimler alırsa, ‘korunduğunu’ ve yaşadığı güçlükler karşısında dinlenildiğini hissederse sevdiği adama çocuk vermek isteyecektir. Korunma arzusundan kasıt, fiziksel bir güç harcamaktan ziyade; duygularını, düşüncelerini dış dünyanın tehlikelerine rağmen önemsediğini hissettiren baba adayını karşısında görmektir. Zorluklara karşı eğilmeyen, mücadele eden bir adam, ailesini de bu tehlikelere karşı koruyabilecektir. Sevdiği adama baktığı gözlerle çocuğuna bakacağı için ikinci aşkı yaşamadan önce babasına duyduğu aşk gibi (çocuklukta yaşamasını beklediğimiz) sevdiği adama da güvenle yaslanabilmek ve babasından gördüğü çocuksu ilgiyi sevdiği adamdan da görmek isteyecektir. Anne adayı, dünyayı babasının gözlerinden görmüştür. Dış dünyanın korku verici engellerini babasının desteğiyle açmıştır. Acaba, sevdiği adam da bunu kendi çocuklarına sunabilecek midir? Ya da anne adayının babasıyla tamamlayamadığı ya da kuramadığı o sağlam güven ilişkisini sevdiği adam kendi çocuğu için kurabilecek midir? Ayrıca sevdiği adamın ‘yüreğinde’ Ona olduğu kadar doğacak çocuğuna da yer var mıdır diye düşünür durur. Bu sorulara ne kadar olumlu yanıt verirse o kadar sevdiği baba adayı ile aile olmak isteyecektir. Genellikle bu sorulara olumlu yanıtlar aldığını hissettiği zamanlarda, sevdiğinin kollarına rahatça kendini bırakabilecektir. Sakinleştirici ve duygularını anlamaya yönelik girişimde bulunan baba adayının her türlü çabası baba olmaya attığı birikimli adımlara işarettir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki,  baba olmayı isteyen adamın duygularını zihinde tutabilecek olan karşılıklı güven ve sevgiden geçen güçlü bağ ve etkileşimdir.

 

UZM.PSK.YUSUF YAKUPOĞLU